
Biyografi ve otobiyografi arasındaki fark nedir?
Biyografi ve otobiyografi arasındaki farkı bilmeden önce bu kelimelerin ne anlama geldiğini bilmemiz gerekir.
Biyografi nedir?
Biyografi, topluma hizmeti dokunmuş, tanınmış, faydalı işler yapmış, ünlü bir yazarın, insanın tarihçinin kısaca önemli insanların hayatını başka bir kimsenin kaleme almasına ”biyografi” denir. Biyografiyi yaşam öyküsü olarak da adlandırabiliriz. Bir kişinin yaşamını anlatmayı konu alan edebiyat türüdür.
Biyografinin belirleyici özellikleri;
1)Yaşamı kağıda dökülen kişi hakkında ilgili ve doğrucu bir araştırma yapmak gerekir.
2)Bilgiye ve kanıtlara dayalı olmalıdır.
3)Açık, sade ve net bir dil kullanılmalıdır.
4)Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.
Otobiyografi nedir?
Kişinin kendi hayatını yazılı olarak anlatmasına ”otobiyografi” denir. Otobiyografi bir sanatçının kendi yaşam öyküsünü anlattığı eserdir. Bir kişinin hayatıyla ilgili dönemleri bütün ilginç yönleriyle geniş şekilde yazma şeklidir. Otobiyografi için öz yaşam öyküsü de denilebilir.
Otobiyografinin belirleyici özellikleri;
1)Kaynak olarak aile büyüklerinden aldığı bilgileri kullanabilir.
2)Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.
3)Derlenen bilgiler bilimsel araştırma yöntemiyle bir araya getirilmelidir
4)Biyografi yazarı objektif olmak zorundadır.
Biyografi ve otobiyografi arasındaki fark nedir?
Biyografilerde bir kişinin yaşamı başkası tarafından, otobiyografilerde kişinin yaşamı kendisi tarafından anlatılır.
Biyografilerde nesnel anlatım, otobiyografilerde ise öznel anlatım benimsenir.
Biyografi örneği;
Beyazıt Öztük, 12 Mart 1969 yılında Bolu’da, memur bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Aslen Artvin’lidir. Babasının polis olması nedeniyle, ilk ve orta öğrenimini Anadolnun farklı illerinde tamamladı. O zamanlar iki aşamalı olarak yapılan üniversite giriş sınavının ilk aşamasını geçip ikincisini kazanamayınca, resim yeteneğini değerlendirebileceği düşüncesiyle güzel sanatlara yöneldi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Seramik-Heykel bölümünü kazandı. Aynı zamanda lisanlı basketbolcu olan Öztürk, üniversite eğitimini sürdürürken, bir yandan da radyo programcılığıyla ilgilenmeye başladı. Özel televizyon kanallarının ve radyoların sayısının hızla arttığı bir dönemde, ev arkadaşıyla birlikte Eskişehir radyolarında çalışmaya başladı. Ancak “r” harfini telaffuz edememesi nedeniyle, sunuculuk isteği reddedildi ve sadece program hazırlamakla yetindi. Yine de kuralları aşarak sesini dinleyicilere ulaştıran Öztürk, farklı ve esprili tarzıyla beğeni topladı. Sonrasında, ev arkadaşının kurduğu “Genç Radyo”da program sunmaya devam etti ve arkadaşlarıyla birlikte, siyasi içerikli bir mizah dergisi olan “Gına”yı çıkarmaya başladı. “Beyaz” takma adını ilk defa bu dergi için çizdiği karikatürlerin altında kullandı.Ömer Karacan’ın kurduğu Radyo Klas’tan gelen teklif üzerine, amatör radyocunun yolu İstanbul’a düştü. Burada, “Gece Tavuğu” adlı bir programıyla profesyonel yayıncılığa başladı ve geniş bir dinleyici kitlesi oluşturdu. Yine Karacan tarafından, 1995’te kurulan Number One TV’ye geçen Öztürk’ün yıldızı burada parladı. Webcam aracılığıyla stüdyodan, “Beyaz” adıyla canlı yayın yapmaya başladı. Programında yüzünün görünmediği, karanlık bir silüetten izleyiciye seslendi ve büyük ilgi gördü. 90’lı yılların ortalarında, kariyerinde radyoculukla başlayan bu süreç, televizyon programları ve stand-up şovlarıyla devam etti. Beyazıt Öztürk’ün adının ülke çapında bilinir hale gelmesinin nedeni olan asıl program, -günümüzde de halen yayınlanmakta olan- “Beyaz Show”dur. Beyaz Show, komedi ve eğlence unsurlarını da içermesiyle Türk halkı tarafından büyük beğeniyle karşılandı. İlk olarak Kanal D’de yayınlandıktan sonra Star TV’de ekranlara gelmeye başladı. Televizyon çalışmalarının yanı sıra 1999 yılında, “Gemilerde Talim Var” adlı bir de türkü albümü çıkardı. TRT de 5+1 Şans Topu ve Kanal D’de “Aileler Yarışıyor” adlı yarışma programının sunuculuğunu yaptı. Bu arada ilk göz ağrısı olan radyoculuktan vazgeçmeyerek, Best FM ve Radyo D’de program yapmaya devam etti.
1997 yılında, yapımcılığını Atıf Yılmaz’ın üstlendiği, Haluk ve Türkan Şoray’ın başrolünü paylaştığı “Nihavend Mucize” adlı filmde oynayarak, sinema sektöründe de yer almaya başladı. 2002’de Kanal D’de yayınlanan “Biz Size Aşık Olduk” adlı dizide Cem rolüyle ve 2004’te yine aynı kanalın “Karım ve Annem” dizisinde Levent rolüyle ekranlarda karşımıza çıktı. Birçok reklam ve müzik klibinde oynamasının yanında, Aktüel dergisinde, “Kardan Adam” adını verdiği bir köşe için makaleler yazmaya başladı.
2005 yılında, “O Şimdi Mahkum” adlı filmdeki rolünün ardından, yine aynı yıl, Haluk Bilginer’le birlikte “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” filminde, tam anlamıyla oyunculuk yeteneğini sergileme fırsatı buldu. Bu filmdeki performansıyla, Sadri Alışık adına düzenlenen sinema ödüllerinde, “En İyi Erkek Oyuncu” dalında ödüle layık görüldü.
Beyazıt Öztürk, ayrıca Okan Üniversitesi Danışma Kurulu Üyesidir.
, 2006 – 2007 yılları arasında ise Kadir Çöpdemir ile birlikte “Biri Bana Anlatsın” programını hazırlayıp sundu. 1996 yılından beri de “Beyaz Show” adlı Şov programını sundu. Şov programının bünyesinde, youtube muadili bir yapım olan, 6 Haziran 2006 tarihinde kurduğu “pikniktube” adlı bir internet sitesini de yürütüyor.
Otobiyografi örneği;
Tek çocuktum.
60’larda 6’ıncı ayın 16’sında saat 6’yı 56 geçe, 06 trafik kodlu şehirde doğdum. Bu 6’lar hayat boyu peşimi bırakmadı. Can Bartu’dan ad takmışlar; adımı ve tutacağım takımı seçme şansım olmadı.
Annem babam memurdu. Annemin dairesinde, facit hesap makinalarıyla, DMO damgalı daktilolar arasında büyüdüm. Usluydum. Sabah bir koltuğun üzerine bırakırlar, akşam gelip oradan alırlardı. Utanılacak kadar normaldim. Hiçbir oyuncağımı kırmadım, zil çalıp kaçmadım. 6 yaşımda feci bir trafik kazası geçirdim. Bir minibüs taklalar atarak geldi ve içinde bulunduğumuz Citroen’in üstüne çöktü. Arabanın motoru dizlerime bindi kafam ön cama geçti. Alnıma çizili yara alın yazısı değil kaza kalıntısıdır. Handan halamla lunaparkta (23.09.1967)Sünnet davetiyem.Bir yaş günümde sünnet oldum. Sünnet davetiyemin üzerinde baltasıyla bir adam ve kenarda bekleyen kedi figürü vardı. “Maşallah” yazılı şapka giydim. 3-5 arabalık konvoyla kısa bir Ankara turunun ardından Hacı Bayram’a gittik. Tören Harita müdürlüğünün bahçesindeydi ama aksilik işte Haziran ortasında yağmur yağdı. Neyse ki top ve saat geldi de hediye sevindim.
Çocuklara özel hazırlanan ilk ve tek haber sitesi Yumurtalı Ekmek’i, facebook’ta beğenmeyi twitter ve Instagram'da takip etmeyi unutmayın!