Gökkuşağı Nasıl Oluşur?
Yağmur yağıp ardından pırıl pırıl bir güneş açtığında gözlerimiz hemen onu arar. Rengarenk ve kocaman bir kemer gibi gökyüzünde asılı duran bu mucizevi kuşak aslında tıpkı yağmur, rüzgar, dolu gibi bir doğa olayıdır ve bilimsel de bir açıklaması vardır ama ortaya çıkan görsel şölen büyük küçük yaşı kaç olursa olsun pek çok kişiyi heyecanlandırır. Gökkuşağı oluşumunun perde arkasını merak edenler için işte yazımız.
Gökkuşağı oluşumunun sebebini ve dayandığı bilimsel gerçekliği bilsek bile yine de onu gördüğümüzde heyecanlanmaktan geri duramayız. Gökkuşağı daima aynı renk sırasında meydana gelir. İlk önce kırmızı, daha sonra turuncu ve sırasıyla yeşil, mavi, lacivert ve mor. Gökkuşağı renkleri içinde yer alan kırmızı renk bu kuşağın en üstündeki rengi en parlak olan şerittir. Diğer gökkuşağı renkleri kademe kademe daha soğuk tonlarda görünür. En son sırada yer alan mor ise en soluk olan renktir.
Gökkuşağının oluşabilmesi için yağmur damlaları ve Güneş ışınlarının birbirinin içinden geçmesi gerekir. Sağanak yağışta gökkuşağı oluşumu görülmez. Ya da daha doğrusu bazı şartların bir araya gelmesi gerekir. Güneş ışığının arkadan vurması, Güneş’in ise ufuk çizgisine yakın ve biraz da alçakta olması gerekir. Ve elbette en önemli şart olan yağmur damlalarının varlığı da gereklidir. Işık ışınları uzaydaki yolculuklarını tamamlayınca yağmur damlaları ile buluşur. Işık ışını damlayı böldüğünde kırılmaya başlar. Çünkü ışık suya geçmiştir. Işık ışınları birbirine yakındır. Su molekülleri arasında da boşluklar vardır, ama ışık ışınları arasında boşluk yoktur.
Beyaz ışık; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renklerin karışımından oluşur. Bir ışık demeti su damlasının içine girdiğinde her renk, ışığın cam prizmadan geçmesi gibi daha fazla ya da daha az kırılır. Yani beyaz olan güneş ışığı renklerine ayrışıp damlanın diğer tarafından gökyüzüne doğru adeta süzülür. Bu ayrıntılı olarak şöyle gerçekleşir; renkli ışınlar yağmur damlası içinde aynaya benzer bir duvarla karşılaşarak tekrar kırılır ve damladan ayrılır. Damladan çıkan renkli ışınlar daha yoğun formlu olan sudan açık havaya geçerken yeniden kırılırlar. Güneş ışığı arkanızdan gelirken kırılıp bu sefer üzerinize vurur. Aslında gökyüzündeki tüm yağmur damlaları Güneş ışığını kırarken biz sadece belli görüş açısındaki damlalarda kırılan ışığı görebiliriz. Daha yükseklerdeki damlalarda gördüğümüz renkler en çok kırmızı ve turuncudur; çünkü en ok bu dalga boyları kırılır. Mor ve mavi renkler ise daha az keskinlikte kırılırlar. Bu sebeple bu renkleri daha alçaktaki damlalarda görürüz. Sarı ve yeşil renk ise şeridin ortasındaki damlalarda belirir. İşte bu şekilde gökyüzünde boydan boya bir kuşak oluşur.
Gökkuşağı bazen tek değil iki tanedir İkinci gökkuşağı daha büyük ama daha az belirgindir ve ikincinin renkleri ters olarak sıralanmıştır. En dıştaki renk mor, en içteki ise kırmızıdır. İki gökkuşağı arasında kalan gökyüzüne Aleksandros’un koyu kuşağı adı verilir.
Gökkuşağı bir ışık oyunudur, bir nesne yahut somut bir varlık değildir. Her ne kadar bu güzelim rengarenk kuşak kendisine dokunma yahut altından geçme isteği uyandırsa da… İşte gökkuşağı oluşumunun hikayesi böyle. Arkadan gelen güneş ışınları ve önümüze düşen damlalar. Ve ardında oluşan rengarenk bir şerit.
Çocuklara özel hazırlanan ilk ve tek haber sitesi Yumurtalı Ekmek’i, facebook’ta beğenmeyi twitter ve Instagram'da takip etmeyi unutmayın!